top of page
Ara
  • Yazarın fotoğrafıNurhayat Güngör

SU VARSA BİZ DE VARIZ

Güncelleme tarihi: 31 Ara 2022

Dünya nasıl ve ne zaman oluştu? Bunun cevabını arıyoruz. Çeşitli cevaplar var. Bazıları akla yatkın bazıları çılgınca. İnsanlık olarak çok az şeyde aynı fikirde oluyoruz. Ama o başka. SU! Dünya’da bir yaşam varsa ona borçlu olduğumuzun hepimiz farkındayız.


Gezegen gezegen dolaşıp onu arıyoruz. Ah bir bulsak, pılımızı pırtımızı toplayıp gideceğiz. Yok kızmayın. Aslına bakarsanız bu bizim için yeni bir şey değil. Tüm canlılar suya doğru hareket eder. Ağaçlar, çiçekler, böcekler, filler ve tabii ki insanlar.


Kendimize evler, gökdelenler yapmadan önce su neredeyse onun yanı başına kıvrılıyormuşuz. Ah ah o zamanlar biz suya göre hareket eder, bir dediğini iki edemezmişiz. Böyle anlatınca masal gibi dere kenarlarına yerleşmiş minik köyler, kasabalar hayal edin. Deterjanlar yok, yağ atıkları, zehirli atık sular yok. Burada dünyayı nasıl kirlettiğimizden ve su kaynaklarımızı nasıl hızla yok ettiğimizden bahsetmeyeceğim. Siz tüm bunları zaten biliyorsunuz. Size su için yapılan, şehirlere ve insanlığa çağ atlatan yapılardan bahsetmek istiyorum.


BİZ NEREYE, SU ORAYA


Derslerden bilirsiniz ilk yerleşim yerleri su kaynaklarına yakın yerlere yapılırdı. Biraz sıradan olacak belki ama “Su hayattır’’ derler bu doğrudur da. Bizim için söylenebilecek bir başka doğru da hep daha fazlasını istiyor oluşumuzdur.


Bir süre sonra suya yakın olmak bize yetmedi gitmek istediğimiz yaşamak istediğimiz yerler vardı. “Hem gittikçe çoğalıyoruz. Biz suya gideceğimize onun bize gelmesi daha iyi olur,’’ demiş atalarımız. Belki de asıl hikȃyemiz burada başlamıştır.


ÇÖLÜN ORTASINDA BİR ŞEHİR


Her yer kumlarla kaplı. Günlerdir aç susuz gidiyorsun. O da ne karşında koskoca bir şehir. Serap görüyorum diye düşünüp sakın geri dönme, çünkü burası Palmira.

Suriye Çölü’nde bulunan Palmira doğu ile batı arasındaki ticaretin merkezi. Aynı zamanda da dini bir merkez. Ona “Çölün Gelini” derlermiş. Çölün ortasında o kadar güzel ve

büyüleyiciymiş ki.


Nüfusu en gelişkin döneminde yaklaşık yüz bin kişiyi bulan bir kent. Bu çok fazla su demek. Şehre yakın tüm su kaynakları kanallar aracılığıyla buraya ulaşmış. Şimdilerde iç savaşın ortasında yok olmak üzere.


Palmira’ya gitmek tehlikeli olabilir. O zaman sizi Ghadames’e götürelim. Bu şehre de “Çöl İncisi” deniyor. Libya’da bulunan şehre yukarıdan baktığınızda bal peteğini andırıyor. Filmlere konu olabilecek kadar ilginç olan bu şehir çölde bir cennet gibi.



Çöl iklimine sahip bir ülke Libya. 1953'te petrol ararken yer altı suyu buluyor ve tarihin en büyük boru ağlarını yapmaya karar veriyor. Büyük -İnsan Yapımı- Nehir Projesi 1960'ların sonlarında akla geliyor ve proje üzerinde çalışmalar 1984'te başlıyor..



SU AKAR KEMERİ BULUR


Su kaynakları olmayan şehirler için çok düşünülmüş, çok emek verilmiş ve ortaya müthiş yapılar çıkmış: Kemerler. Sizin de karşınıza çıkmıştır mutlaka. Belki de benim gibi ince köprüler olduğunu düşündünüz. Aslında onlar uzakta olan kaynaklardan kente su ulaştırmak için yapılmış mühendislik harikaları. Su, pınarlardan çok uzun mesafeler boyunca taşınarak şehre getiriliyor burada sarnıçlarda saklanıyor ve bir boru şebekesiyle binalara ulaştırılıyordu. Su kemerleri şehrin kanalizasyon sistemine yardımcı oluyor, yangınlarda koruma sağlıyordu.



Su kemerlerini Romalılar zamanında altın çağını yaşadı. Amaç suyu şehre ulaştırmak olsa da estetikten de taviz vermediler. Sağlam yapılar olduğunu da atlamamak lazım. Günümüze kadar gelen bir çok eser var. Hatta İstanbul için yapılanları görmek için caddelerde yüzmeniz yeterli. Yayılan şehirlerimiz onları yutmuş içine almış adeta.




İzmir’in Buca semtinde yer alan Vezirsuyu Su Kemeri’nin büyük bölümü hasar alsa da Yeşildere yolunda bu kemerin altından geçebilirsiniz.



Şimdi sıkı durun işte açıklıyorum! Su nerede? Engebeli coğrafi şekiller yüzünden ve elbette suyun özgür ruhlu oluşundan onu bir yola sıkıştırmak gerekiyordu. Bir de yer çekimi var. Suyun akışını bozmadan dağlardan aşırarak şehre su getirmenin yoluydu su kemerleri. Günümüzde bunu barajlar ve bolca boruyla yapıyoruz.



Amaç yüksekte bulunan suyu hiçbir fazla güç kullanmadan sadece eğim vererek aşağıdaki şehre ulaştırmak. Hat üzerinde vadi varsa, kemerlerden oluşan sıraların üst üste yerleştirilmesiyle bir köprü yapılıyor. Böylece su; kanalla aynı düzeye yükseltiliyor ve su kemerinin üzerinden kolayca akabiliyor. Şehirler suya kavuşmuş oluyor.


BELKİ DE AKVARYUMDUR


Su yokluğu çeken şehirlerin yanı sıra fazlasıyla suya sahip olan kentler de var. Çok şanslılar gibi görünebilir ne yazık ki bunlar içme suyu değil. Su bir çok forma dönüşebilen eşsiz bir madde. Hayat olabileceği gibi ölüm de olabiliyor. Eğlence olabileceği gibi eziyette olabiliyor. Onunla ilişkimiz tam bir ‘gülü seven dikenine katlanır’ durumu.


Venedik bunun en iyi görüldüğü yerlerden biri. Şehrin bir kısmı deniz seviyesinin altında olduğu için cadde ve sokakları su altında. Gondolla gezilen kanallar, müzik sesleri herkesin görmek isteyeceği bir yerler. Sokak kapısını açıyorsunuz, adımınızı attığınızda... Pardon burada adım atamazsınız ki!




Sizi bilmem ama ben ıslanmaktan pek hoşlanmam. Merak ettiğim bir şey de burada sokak hayvanları balıklar mı acaba ? Her gün suyla savaşmak zor olsa gerek sonuçta bizler kara canlılarıyız. Sokak aralarında top oynadıktan sonra koşarak evinize gidebileceğiniz bir yer değil. Her güzel hikȃyenin bir de pek anlatılmayan arka kısmı vardır. İnsanoğlu olmaması gereken yerlere gitmek konusunda hep ısrarcı olmuştur. Olmaya da devam edecek gibi. Venedik’de sık sık su baskınları yaşanmakta ve sürekli su içinde duran binalar zarar görmekte.



SUYUN DA HAKLARI VAR

Su bizim için çok değerli. Onu istediğimiz gibi kullanabileceğimizi sanıyoruz. Yanılıyoruz. Suyun da hakları var. Akışı bozulmamalı, önüne setler çekilmemeli, yatağı değiştirilmemeli. Bunları yaparsak öfkeleniyor. Ayrıca unutmamalıyız ki su sadece bize ait değil. O güzel gezegenimizin bir parçası. Hayvanların ve bitkilerin haklarını ihmal edemeyiz.


Size su ve şehirden bahsetmeye çalıştım ama anlatacaklarım yine buraya sığmadı. O yüzden bu konuyu birkaç seferde anlatmanın daha doğru olduğunu düşündüm. Sarnıçlar, batık şehirler, efsaneler daha anlatacak çok şey var. Gelecek yazıda da bana eşlik edecek olursan yanında yağmurluk getirmeyi unutma. Biraz ıslanabilirsin.



217 görüntüleme4 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page