top of page
Ara
  • Yazarın fotoğrafıElif Bülbül

KUMULLAR NASIL YEŞİLLENİR?

Güncelleme tarihi: 1 Ara 2023

ÇORAK ALANLARIN ÜZERİNDE HAYATTA KALABİLMEK HİÇ KOLAY OLMASA GEREK. PEKİ BU KADAR ZAHMETLİ BİR İŞİ UFACIK BİTKİLER NASIL YAPABİLİYOR?



Karaağaç Sahili-Balıkesir (Foto E.Bülbül)


Hava ve deniz ısınıp güneş bizleri terletmeye başladığında biliriz ki yaz tatili yakındır. Karneleri alır almaz arkamıza bakmadan denize ve kumsala koşmak isteriz. Sıcak kumlarda yürümek ve sonra denizin serin sularına atlamak, tüm yılın yorgunluğunu üzerimizden alıverir. Kendimizi tazelenmiş hissederiz.

Peki, üzerinde yürümek ve koşmak zor olan kumsallarda nasıl oluyor da bitkiler yeşillenebiliyor? Hiç düşündünüz mü? Bu çorak alanların üzerinde hayatta kalabilmek hiç kolay olmasa gerek. Peki bu kadar zahmetli bir işi ufacık bitkiler nasıl yapabiliyor? Biz de bunu merak ettik ve sizler için araştırdık. Bu yazımızda kumullar nasıl yeşillenir, onu anlatacağız.

Çölün simgesi olan kumlar esen şiddetli rüzgarlarla savrulur durur. Deniz kenarında yüz metreden on kilometreye değişen kumullara rastlamışsınızdır belki de. Ne kadar geniş olursa olsun kumsalın bittiği yerde orman, çayır, mera ya da ekili bir arazi başlar. Nüfus sık olduğundan kıyı boyunca ve kumsalların gerisinde sanki birbirlerinin mahallesiymiş gibi eklenmiş köyler ve kentler pek çoktur. Kumsallardan savrulan kum, ormanları ve ekili alanları örterek harap eder. Buraları yaşanmaz hale getirir. Bu nedenle buraların yeşertilmesi önemlidir.


Antalya’da M.Ö.13.yy’da kurulmuş Patara antik kenti ve limanı kum altında kalmıştır. Patara günümüzde kısmen temizlenmiş olup tekrar kumla örtülmesin diye akasya ağaçlarıyla yeşillendirilmektedir. (Foto neredekal.com)


Her coğrafyanın iklimi farklı olduğundan kumsala özgü bitki birlikleri de farklı olur. Örneğin Kuzey Avrupa kıyılarında Atlantik iklimi vardır. Bu iklime özgü bitki birliği ormandır. Oralarda güzel ve geniş çayırlar görmüşseniz bilin ki insanlar ormanları keserek açmıştır. Günümüzden en az seksen yıl geriye gidelim. Samsun’un Gelemen kumsalına varalım. Bitkilerin kendi çabalarıyla oraları nasıl yeşillendirdiğine tanıklık edelim.


Pancratium maritimum- Kum Zambağı (Kaynak: Vikipedi)


Matthiola fruticulosa-Kum Şebboyu (Foto-H. Doğan, Kandıra Babalı sahili, kocaelibitkileri.com)


Denize açık kıyı kumsallarında arsız otların tutunması bile kolay değildir, çünkü çimlenen her tohumdan çıkan fideciği rüzgâr kumla birlikte savurur. Gelgitlerde ve fırtınalı havalarda azgın dalgalar kıyıya atlayıp kumsal üzerine patlayınca tuzlu deniz suyu kumsalı çoraklaştırır. Bundan ötürü kıyı kumsallarını yeşertmek için kum otu ile kum çayırı tohumu öncü ekip olarak görev alır. Bunlar tuza ve çorağa direnir, kumul arasında tutunabilir. Bu iki cesur tohum yeşerdikten sonra arkasına kum yoncası, kum sütleğeni, kum zambağı, galile otu, deniz sıracası, kum şebboyu ve deniz havucu dizilir. Kıyının yüz metre gerisinde yaban iğdesi, kadıntuzluğu, ardıç, sumak, herdemtaze, delice, sakız ve alıç bitkilerine selam verebilirsiniz. Daha doğrusu verebilirdiniz eğer halen yaşıyor olsalardı. Bunlar hep geçmişte kaldı arkadaşlar. Şimdi oralarda bu saydıklarımız yok. Kısmen beton ormanı ya da çöplüğe dönmüş vaziyette ne yazık ki.


Pistacia Lentiscus (Sakız Ağacıgiller ailesinden) (Foto: E.Bülbül, Karaağaç Sahili/Balıkesir)


Balıkesir ilinin sınırları içerisinde olan Karaağaç kumsalında sizler için bir doğa yürüyüşü yaptık. Yukarıda bahsettiğimiz muhteşem bitkilerden bazılarını bulduk. Buraların şiddetli rüzgarlarına karşın kuma, taşa, kayaya ve toprağa tutunan bu bitkilere sevgiyle sarıldık. Tatil yapmak için gelen ama arkalarından izmarit, pet şişe, plastik tabak, çatal, bardak, naylon, şişe bırakanlara kızdık. Bazen denizin içinden elimizle topladık bazen de yerel belediyeye temizlemeleri için ricada bulunduk. İnsan türünün her türlü vurdumduymazlığına rağmen gezegenimizi korumak için yaşama tutunan kumsala özgü bitkilere kalpten teşekkür ettik.


Olea Oleaster-Delice Zeytini (Foto E.Bülbül, Balıkesir Karaağaç Sahili)


Büyüklerinizi uyarın arkadaşlar, gittikleri sahillerden geri dönerken çöplerini toplayıp belediyenin çöp kutularına atsınlar. Pikniklerini ateşsiz ve mangalsız yapsınlar. Sadece bir yılda yangınlarda elli beş bin futbol sahası kadar orman alanlarımızı kaybediyoruz. Çeşitli mazeretlerle kesiliyor ya da maden ocakları için köklerinden sökülüyorlar. Unutmayalım ki bitkiler, hayvanlar, denizler, kısaca tabiat yoksa yeryüzünde yaşayamayız. Birer doğa ve gezegen koruyucusu olmanızı arzu eder, sizlere yeni eğitim ve öğretim yılınızda başarılar dileriz.


Kaynak: Hikmet Birand, Alıç Ağacı ile Sohbetler, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 5.Baskı,350 s.



90 görüntüleme2 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page