YEŞİL AKLAMA YA DA BİR KANDIRMACA
- Elif Bülbül

- 15 Eyl
- 3 dakikada okunur

Merhaba Arkadaşlar,
Yaz aylarında söndürülemeyen yangınlar, yanan evler ve yaşamını kaybeden itfaiyecilerimiz için çok çok üzüldük. Milyonlarca ağacımız ve ormanlarda yaşayan nice canlarımız yok oldu. Yağmurları çağıran ormanlarımız yandı ve son aylarda bu nedenle bir damla yağmur yere düşmedi. Su kaynaklarımız hızla kuruyor. Kentlerimizde son aylarda su kesintileri başladı.
Sularımızı dikkatli tüketmemiz gerekiyor arkadaşlar. Aldığımız market ürünleri ve ambalajları için üretim aşamasında su kullanıldığını unutmayalım. Alışveriş yaparken artık kırk defa düşünmek gerekiyor. Su gerçekten de elmas değerinde olacak çok yakın bir zamanda. Birçoğumuzda çevre bilinci gelişiyor. Bu nedenle tüketici olarak ürünlerini aldığımız şirketlerden çevreye duyarlı olmalarını istemek hakkımız.
Çevreyi koruyorlarmış gibi görünen birtakım şirketler, çevreyi korumak isteyen müşterilerinin iyi niyetini kötüye kullanabiliyorlar. Ya da kendi sorumluluklarını müşterilerine yüklüyorlar.
Örneğin gazlı içecek satan bir şirketi düşünün. “Beni geri dönüştür” diye yazarak çevreyi koruyormuş gibi kendini gösteriyor. Yapması gereken şey boşalmış plastik şişeleri satıldığı marketlerde geri toplamasıdır. Böylelikle atık plastikler diğer çöplerle karışmaz. Ama bu şirket böyle yapmıyor ve atık plastikler geri dönüşüm tesisine gitmiyor. İşte bu bir kandırmacadır.
Başka bir örnek daha verelim. Cıva gibi ağır metal içeren enerji tasarruflu ampullerin doğru şekilde imha edilmediğinde çevreyi kirlettiğinin gizlenmesi de bir kandırmacadır.
Bir şirketin ürettiği spreylerin üzerine kloro floro karbon (CFC) denen ve ozon tabakasına zarar veren bir gazı içermediğini yazması gibi bir örneği inceleyelim. Bu tehlikeli gazın kullanımı 1979 yılından beri yasaklanmıştır. Şirketin zorunlu olarak yapması gereken şeyi sanki çevreye duyarlı bir davranışmış gibi sunması bir kandırmacadır.
Çevreci olduğunu söyleyen bir şirketin ürünü için “yüzde yüz doğal, çevre dostu ya da geri dönüştürülebilir” etiketi koyup bunu destekleyici bir kanıt koymaması da kandırmacadır.
Arkadaşlar, şirketlerin çevreye duyarlı oldukları izlenimi vererek çevre bilinci olan müşterilerini kandırma yöntemlerine “Yeşil aklama” ya da “greenwashing” denmektedir. Böyle aldatmalarla ve yaptıkları reklamlarla daha fazla satış yapmaktadırlar.
Bu kandırmaca yöntem yüzünden çevre bilinci olan tüketicilerin akılları karışır ve gerçek anlamda çevreye duyarlı şirketlerin ürünlerini seçmelerini engeller. Yeşil aklama, insanların çevre sorunlarına karşı duyarlılığını ve güvenini kötüye kullanarak ticaret yapmanın bir aracı olmuştur.
Başka örnekler verelim.
Şampuanlar ve "Parabensiz”" Etiketi
Birçok şampuan ve kozmetik ürününde "parabensiz" veya "sülfat içermez" yazıldığını görürüz. Şirketler, bu etiketi kullanarak ürünlerini daha sağlıklı ve doğal gibi gösterir. Oysa parabensiz bir ürün, paraben yerine başka kimyasal koruyucular içerebilir. Bu kimyasallar da en az parabenler kadar hatta bazen daha zararlı olabilir. Burada yapılan yeşil aklama, bir maddenin kötü şöhretini kullanarak ürünün tamamının daha masum olduğu izlenimini vermektir.
Plastik Şişeler ve "Geri Dönüştürülebilir" Yazısı
Piyasada satılan birçok içecek şişesinin üzerinde büyük harflerle "Geri Dönüştürülebilir" yazar. Bu doğru olabilir, ancak birçok ülkede geri dönüşüm altyapısı yeterli değildir. Bu şişelerin büyük bir kısmı geri dönüştürülmek yerine çöp sahalarına veya doğaya atılır. Şirketler, geri dönüşümün sorumluluğunu tüketiciye atarken, aslında kendi üretimlerinin çevreye verdiği zararı görmezden gelirler.
"Organik" Pamuklu Tişörtler
Bazı giyim markaları, tişörtlerini veya diğer ürünlerini "organik pamuktan yapılmış" olarak pazarlar. Organik pamuk kullanmak, ürünün bir yönüyle çevreye daha duyarlı olduğunu gösterir. Ancak bu tişörtün üretimi için harcanan su miktarı, kullanılan boyalar ve nakliye sırasında oluşan karbon emisyonları göz ardı edilir. Sadece bir parçası "yeşil" olan bir ürünün, tamamının çevreci olduğu yanılgısı yaratılır.
Gıda Ürünlerinde "Doğal" Etiketi
Paketli gıda ürünlerinin üzerinde sıkça "doğal" veya "yüzde yüz doğal" gibi ifadeler yer alır. Bu terimler genellikle yasal olarak net bir tanıma sahip değildir. Örneğin, mısır şurubu içeren bir ürün, yasal olarak "doğal" olarak etiketlenebilir, çünkü mısır doğadan gelir. Ancak bu ürünün işlenmiş ve sağlığa zararlı olabilecek bir içeriği olduğunu gizler. Bu, belirsiz ifadeleri kullanarak tüketiciyi yanıltmaktadırlar.
Arkadaşlar, bu örnekler yeşil aklamanın küçük etiketler ve ifadelerle nasıl kolaylıkla yapılabildiğini gösterir. Bir ürüne "çevreci" demeden önce, o ürünün tüm yaşam döngüsünü ve etiketindeki ifadelerin arkasındaki gerçeği sorgulamamız önemlidir.
Sağlıklı bir çevrede yaşamak, bunun için çabalamak ve bilinçli olmak hepimizin elinde arkadaşlar. Yeşil aklamalara kanmayalım, araştıralım ve uyanık olalım. Hoşça kalın.



Yorumlar