top of page
Ara
Yazarın fotoğrafıNalan Yılmaz

HASRET VE MAYMUN



Şehrin ormana bakan sokağını akordeon sesi sarmıştı. Müzik çevreye yayıldıkça notaların büyüsüne kapılanlar çoğaldı. Herkes durup dinlemeye başladı. Çalgıcı yalnız değildi. Direğe zincirle bağlanmış bir maymun duruyordu yanında.

Maymun gözünü ayırmadan karşıya bakıyordu. Boynunda tasma, toplanacak paralar için elinde de bir şapka vardı. Kalbi öyle delice atıyordu ki sanki yerinden çıkacaktı. Ormanı her gördüğünde içindeki ses, “İşte ait olduğun yer,” diye fısıldardı. Çalgıcı onu kaçırdığından beri oraya gidememiş, dalından meyve yememiş, türdeşleriyle sohbet etmemişti.


İki dakikalığına bile olsa, o büyülü yeşilliğin içinde olmayı çok istedi. Yapraklı, böcekli toprağına basmayı, nehrinden su içmeyi, arkadaşlarıyla koşup oynamayı hayal etti. O yuva hasretiyle yanarken, çevredekiler çalgıcının neşeli şarkılarına eşlik ediyordu. İzleyenlerden bazıları maymunla birlikte fotoğraf çektirmeye çalışıyor, bazıları ona fındık fıstık atıp gülüyordu. O hiçbiriyle ilgilenmiyordu. Aklı, ormanın çağrısındaydı.


Adam, şarkılar çaldı, çaldı… İnsanların biri gitti biri geldi. Maymun kendi dilinde ağıt yaktı.

“Ne ana, ne baba. Yuvadan uzakta.

Reva mı bu bana! Boynumda bir tasma.

Sırtımda hep bir sopa. Yemek dersen o da bir lokma.

Ormandaki dostlarım duysun sözlerimi

Cesaretleri, bilgelikleri kurtarsın beni.”


Ağıt, ormandaki hayvanlara ulaştı. Duyanların içini yaktı. Koştular merakla sesin geldiği tarafa. Korksalar da yaklaştılar şehrin kıyısına. Şehir demek tehlike demekti. Bunu hepsi iyi bilirdi.

Aynı ağıt, kurdu da yuvasından çıkardı. Kurt ürkerek baktı karşıya. Buruldu kalbi acıyla. Orada esir bir maymun, tasması boynunda. Bakıyor ormana umutsuzlukla. Bunu aklına sığdıramadı. Düşündü, en hızlı planını yaptı.

Uluyarak, yılana ve kartala haber saldı.

“Ey yerdeki her şeyi gören yılan!

Ve göklerin hâkimi kartal!

Sizler ki iyi bilirsiniz orman kanunlarını,

Yasaktır esaret altında tutmak bir canlıyı

İçimizden biri düşmüş esir

Onu hemen kurtarmak gerekir.”


Uluma sesi tüm kovukları dolandı. Yılanı ve kartalı yuvasından çıkardı.

Yılan, baktı maymunun gözlerine. Diliyle kokladı havayı. Yapması gerekeni anladı.

Derinlerden bir çığlık ormanı sardı.

Kartal baktı maymunun gözlerine. Gördü içindeki acıyı. Maymun anladı onun bakışını. Bir çığlık daha atarak selamladı kartalı.

Çalgıcı, son şarkısını çalıp evine gidecekti. Şapkadaki paraların çokluğuna bakıp gülümsedi.

İnsanlar yavaş yavaş dağıldılar. Çalgıcı, maymunla kalınca yalnız, yılan, kartal ve kurt, birlikten güç aldılar ikilinin çevresini sardılar. Yılan gövdesine dolandı çalgıcının. Kartal bir gaga darbesiyle kırdı zincirini maymunun. Kurt tasmayı gösterdi adama,

“İster misin bunu takayım boynuna.

Yaşamının sonuna kadar sen de esir yaşa.”

Bu sözleri duyan çalgıcı tabanları yağladı ve bir daha hiçbir hayvana kötü davranmadı.


175 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Kommentare


bottom of page