top of page
Ara
  • Yazarın fotoğrafıNevzat Süer Sezgin

ÇİZGİLİ PİJAMALI ÇOCUK

Güncelleme tarihi: 31 Ara 2022



Bazı kitaplar vardır, daha elinize alır almaz duruşuyla size seslenmeye başlar. Kitabın adı, boyutu, kapak düzeni, varsa arka kapak yazısı “şu kitabı hemen okusam” dedirtir.

Yalın bir dille anlatılan kitap “Anne Frank’ın Hatıra Defteri", “Küçük Prens” gibi çok değerli savaş karşıtı bir başyapıt.

“Çizgili Pijamalı Çocuk” hepimizin romanlardan, filmlerden, tarih kitaplarından tanıdığımız, yüreğimizin ve beynimizin utanç hanesinde yer alan Auschwitz Toplama Kampı’nda geçiyor.

Kahramanlarımız Bruno ve Shumel dünyanın farklı ülkelerinde ama aynı yıl, aynı gün doğmuşlar. İkisi de dokuz yaşındalar. İkisi de bütün yaşıtları gibi sevgi dolular, meraklılar, oyun oynamayı çok seviyorlar ve içinde büyümekte oldukları yetişkin dünyasını tanımaya, anlamlandırmaya, uyum sağlamaya çalışıyorlar. İkisi de onları birbirlerinden ayıran kilometrelerce uzunluktaki tel örgülere rağmen dost olmaya çabalıyorlar.

Bruno tel örgününün asker tarafındaki Alman kumandanın oğlu. Shumel ise tel örgünün diğer tarafındaki, kumandanın deyimiyle ‘insan olmayan’ Yahudilerden birisinin oğlu. Bruno’nun tarafında gösterişli giysileriyle, madalyalarıyla, silahlarıyla çeşitli rütbelerde askerler, güzel ve şık kadınlar, çiçekler, oyuncaklar, her çeşit yiyecek ve bol bol hizmetçi var.

Shumel’in tarafında ise hepsi gri çizgili pijama ve bir takke giyen, askerlerin buyruklarına itaat eden, kir pas içinde dolaşarak durmadan çalışan, anlamsız gözlerle hep yere bakan, bir lokma kuru ekmeğe muhtaç, birbirleriyle bile konuşamayan yüzlerce insan ve onlara emirler yağdıran, onları sık sık döven, yaralayan silahlı askerler var.

Bruno ve Shumel’in gizli arkadaşlıkları güçlenirken, kendi yakın çevrelerindeki yetişkinlerden öğrendiklerine göre kişilikleri de oluşmakta. Onlar bu kampta bir yandan korkuyu, hayatta kalabilmek için yetişkinlerin buyruklarına itaat etmenin önemini, arkadaşın ve oyunun değerini, paylaşımın hazzını, öğreniyorlar. Diğer yandan da büyükleri taklit ederek iktidar kurmayı, kurulu iktidarlara boyun eğmeyi, yalan söylemeyi, insana en çok insandan zarar gelebileceğini öğreniyorlar. Süreç içinde ikisi de (nedenlerini anlayamasalar da) yetişkinlerin paranın ve silahın gücüne çok değer verdiklerini, gücün karşısında çaresiz olabileceklerini, kendilerini bir takım simgelerle anlatarak gruplara ayrıldıklarını ve kendi gruplarından olmayanları sevmediklerini, bütün yaşlıların aynı düşünmediğini fark ediyorlar. Kendilerini şaşkın, çaresiz ve yalnız hissederek birbirleriyle masum bir dayanışma içine giriyorlar. Sık sık çocukların da haklı olabileceğini hissetseler bile tel örgünün iki tarafında da dertlerini anlatamıyorlar ve büyüklerinin kararlarına uymak zorunda kalıyorlar. Çünkü sadece dokuz yaşındalar.

John Boyne eserinde çocuksu masumiyetin tertemiz güzelliğini, dünyayı keşfetme heyecanının tadını öyle güzel anlatıyor ki insanın yüreğine dolan acıya rağmen çoğu zaman kitap gülümseyerek okunuyor.

Teşekkürler John Boyne…

Teşekkürler Tudem Yayınevi emekçileri.






480 görüntüleme2 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

MEMUR ÇOCUK

bottom of page