Tarih boyunca bazı yazarlar icat edilmemiş bazı şeyleri hayal edip onları kitaplarına taşımışlar. Sanırım ilk aklımıza gelen yazar Jules Verne olur. Denizler Altında Yirmi Bin Fersah’ı yazdığında daha denizaltılar icat edilmemişti ya da Ay’a Yolculuk romanı yayınlandığında eminim okuyanlar şöyle demişti: “Öyle şey olur mu canım? Uzaya nasıl çıkılır?” Bilimle edebiyatı birleştiren buna benzer birçok yazar sayabiliriz ama bir tanesi var ki gerçekten bilim adamı olduğundan şüphe ediyoruz: H.G. Wells. Bilimkurgu alanında eserleri olan bu yazar, 1897 yılında “Görünmez Adam” isimli bir roman yayınlar. Romanda üstüne geçirdiği giysiler olmasa gerçekten görünmeyen bir adam anlatılır. Harry Potter’ı eminiz çoğunuz okumuşsunuzdur. Onun da istediği zaman ortadan kaybolmasını sağlayan bir pelerini vardır. Mutlaka hatırlayacaksınız, serinin ilk romanı olan Felsefe Taşı’nda Harry, Hermione ve Ron üç başlı köpeğin yanına giderken bu pelerinin altına saklanırlar. Tam bir büyücülük işi gibi görünüyor değil mi? Artık öyle değil. Çünkü nanoteknolojiyle üretilmiş kumaşlar var ve bunlar tıpkı bir bukalemun gibi bulunduğu ortamın rengine bürünüp görünmez hale gelebiliyor.
Nanoteknoloji nedir, isterseniz önce bunun izini sürelim. Bunun için kelimeyi parçalamamız gerekiyor: Nano ve teknoloji. Nano, milyarda bir demektir. Teknoloji kelimesiyle birleştiğinde de şu anlama gelir; maddenin atom ya da molekül boyutunda işlenerek mikroskobik ürünlerin üretilmesi. Bildiğiniz gibi maddelerin en küçük yapı taşı atomlardır. Bunların dizilimleri maddeyi oluşturur. Nanoteknoloji bu atomları farklı yapılarda dizerek yeni maddeler meydana getiriyor. Çok ilginç değil mi?
Nanoteknoloji hangi alanlarda kullanıyor diye merak ediyorsanız birçok alan sayabiliriz. Mesela tekstil sektöründe nanoteknoloji ile üretilen akıllı kumaşlar var. Bunlar siyah renkli olmasına rağmen yaz sıcağında vücudu serin tutabiliyor ve zararlı güneş ışınlarından koruyor. Bazılarının üstüne bir bardak vişne suyu dökseniz bile leke tutmuyor. Ateşe attığınızda yanmayan kumaşlar var. Bazıları sivrisinekten ya da saman nezlesinden koruyabiliyor. Yakın gelecekte ise üzerimize giydiğimiz tişörtün kumaşına yerleştirilmiş nano sensörler sayesinde kalp atışımızı, vücut ısımızı ya da kan şekerimizi ölçebileceğimiz söyleniyor.
Elbette sadece bu kadar değil. Sağlık sektöründe vücuda girip hastalıkları önceden tespit edecek ya da diğer dokulara zarar vermeden tedavi edecek nanorobotlardan bahsediliyor.
Bilişim teknolojilerinde çok kullanılıyor. Örneğin önümüzdeki yıllarda gözlerimize takacağımız lensler sayesinde gözümüzün önünde bir ekran belirecek ve bilgi aktarımı yapacak.
Neredeyse hemen hemen her alanda ürünler küçülecek. Bakın burada da kar tanesi büyüklüğünde bir kamera var. Bu kamera sayesinde çok küçük anlarda görüntülemeler yapılabilecek.
Nanoteknolojinin kullanıldığı ve hiç aklınıza gelmeyecek bir alandan daha bahsedelim mi? Sanat. Evet nanoteknolojiyle sanatsal ürünler de tasarlanıyor. Nasıl mı? Anlatalım...
Bir zamanlar insanlar sanatın etkileyiciliğini ortaya koymak için devasa eserler üretmişler. Neredeyse bir evin ya da binanın duvarını tamamen kaplayacak boyutta kocaman resimler, dev heykeller gibi. Şimdiyse atom boyutuna kadar inebilen bilim insanları yeni ürün tasarlarken kullandıkları elektron mikroskobundaki görüntüleri renklendirip bir tabloya dönüştürüyorlar.
Nano sanat konulu daha fazla görsel incelemek isterseniz yoruma bırakacağımız linklere bir göz atabilirsiniz.
Sonuç olarak görünen o ki gelecek hayal gücüne çok açık. Ne demişler, “Her şey hayal etmekle başlar.” Peki arkadaşlar sizin gelecek hayalinizde neler var? Nanoteknoloji kullanılarak neler yapılabilir? Yorumlarınızı bekliyoruz.
Comments