top of page

İZMİR'İN SAATİ

  • Yazarın fotoğrafı: Burcu Şengün ERTURGUT
    Burcu Şengün ERTURGUT
  • 9 May
  • 5 dakikada okunur


Buse için her zamanki gibi başlayan bir cumartesi sabahıydı. Babası ve annesi, işe

giderken onu dedesinin dükkânına bırakmışlardı. Sabri Bey saat tamircisiydi. Duvarlarında

her türlü saatin asılı olduğu küçük ama çok ilginç bir dükkânı vardı. Buse oraya bayılırdı. Her

saat başı öten guguk kuşlu saatlere bakıp hayaller kurardı. En çok sevdiği şey de orada

dedesiyle birlikte olmaktı. Sabri Bey, çok küçük yaşlarından beri onun en yakın arkadaşıydı.

Saatleri tamir ederken hiç sıkılmadan torununa masallar anlatırdı.

“Buseciğim, bugün sana göstermek istediğim bir saat var. Onu görmek için tramvayla

küçük bir yolculuk yapmamız gerek,” dedi Sabri Bey.

Bu haber üzerine “Yaşasın!” diye bir çığlık atan küçük kızın heyecanlandığı belli

oluyordu. “Dedemin sürprizlerine bayılırım. Gezmeye gidecekmişiz! İyi ki en sevdiğim

kırmızı paltomu ve siyah kadife ayakkabılarımı giymişim,” diye düşündü kendi kendine.

Tramvaydan indiklerinde, çevrenin kalabalığından tedirgin oldu Buse. Dedesinin elini

sımsıkı tuttu. Sabri Bey, her zamanki şefkatli bakışıyla torununa baktı. Yavaş yavaş

yürürlerken anlatmaya başladı.

“Canım kızım, burası Konak Meydanı. Her zaman böyle kalabalık olur. Hem

turistlerin hem de İzmirlilerin sık sık gezmeye geldikleri bir yerdir. Huzursuz olmana gerek

yok. Sana göstermek istediğim saat, işte tam karşımızda.”

Sabri Bey’in işaret ettiği yerde, insan kalabalığının arasından gökyüzüne yükselen bir

kule vardı. Buse’nin şaşkınlığı yüzüne yansıdı. Yapıya bir kez daha dikkatli baktığında,

kulenin gittikçe daralan en üst kademesinde bir saatin olduğunu gördü.

“Gördüm! Saat, tam kulenin üstünde,” dedi Buse, dedesini oraya doğru çekiştirirken.

Torununun coşkusu ve heyecanı Sabri Bey’in hoşuna gitti.

“Saatler, yalnızca bir kişiye, eve ya da iş yerine özel olmaz. Bir kente ait, onun simgesi

olanları da vardır. İşte tarihi İzmir Saat Kulesi onlardan biridir.”

Buse, dedesi saat görmeye gideceğiz dediğinde hiç böyle bir şeyle karşılaşacağını

tahmin etmemişti. Gülümseyerek koluna baktı. Sabri Bey’in ona beşinci yaş günü için aldığı

kırmızı saat, göz kırpıyordu sanki! Bir kentin saati olması düşüncesi hoşuna gitti.

“Benim kırmızı bir saatim varsa, İzmir’in de neden böyle süslü bir saati olmasın ki?”

dedi gülerek.

“Hahaha! İlahi Buse, hiç gülesim yoktu kızım. Ama süslü demekle çok haklısın çünkü

taş malzemeden yapılmış bu kulenin üzerinde ince ince işlenmiş bir sürü motif görüyoruz.

Hadi gel çevresinde bir tur atalım.”

Dede torun turlarını bitirince, “Şimdi de kulenin öyküsünü öğrenmek ister misin?”

diye sordu yaşlı adam.

“Yuppi, çok isterim!”

“Ama önce şu ilerideki banklara oturalım. Ben senin kadar genç değilim. Hemen

yoruldum,” dedi Sabri Bey, torununa göz kırparken.

Buse, bankta oturmuş çevreyi incelerken heyecanla dedesinin anlatacaklarını bekledi.

“Güzel kızım, karşımızda zarif bir şekilde yükselen bu tarihi yapı, Osmanlı Padişahı

Sultan II. Abdülhamid’in tahta çıkışının 25. yıldönümü nedeniyle yaptırılmış. Tasarımını

Fransız asıllı bir Türk mimar Raymond Charles Pere çizmiş. Yirmi beş metre yüksekliğindeki

bu kulenin yapımı yaklaşık bir yıl sürmüş. 1 Eylül 1901 yılında açılışı yapılmış. O günden

beri de İzmir dendiği zaman ilk akla gelen bu sembol yapıdır.”

“Dede, burası neden bu denli kalabalık? Herkes bizim gibi bu saati görmeye mi

gelmiş?”

“Buseciğim, aslında burası bir toplanma ve buluşma mekânıdır. Cep telefonları

yokken insanlar, kent içindeki önemli noktalarda buluşmak için sözleşirdi. Saat kulesi de o

mekânlardan biridir. Günümüzde iletişimin daha kolay olmasına karşın insanlar hâlâ

buluşmak için burayı tercih ediyor. Hatta biz gençliğimizde babaannenle belirli bir saatte

burada buluşur, arka sokakta bulunan meşhur bir tatlıcıya giderdik. Ayrıca daha önce de

söylediğim gibi tarihi bir yer olduğu için İzmir’e gelen birçok turist burayı görmeden gitmek

istemez.”

“Hımm! Şimdi anladım. Dedeciğim, dolaşırken fark ettim de kulenin üzerinde dört

tane saat var.”

“Bu ne dikkat! Aferin sana. Evet, dört saati var ve bu saatlerin hepsi de Alman

İmparatoru II. Wilhelm tarafından hediye edilmiş.”

“Hımm! Demek ki II. Wilhelm de benim gibi hediye vermeyi çok seviyormuş. Bir

sorum daha var. Bu kule hiç yıkılmaz değil mi dede?”

“Buseciğim, 1974 yılında İzmir’de bir deprem oldu. Bu yüzden kule hasar gördü.

Hatta çok ilginçtir, kulenin saati depremin meydana geldiği saat olan 02.04’te durdu. İki yıl

içinde onarımı yapıldı ve saat yeniden çalışır duruma getirildi.

“Peki, bu saat bozulunca sen mi tamir ediyorsun?”

“Ah Buseciğim, nereden aklına geliyor bu sorular? Ben tamir etmiyorum ama bu

saatin bozulmaması için belirli aralıklarla bakımı yapılıyor. Çünkü hem kulenin kendisi hem

de saat, kültürel miras değeri taşıyan yapıtlar. Bizlere tarihimizle ilgili çok önemli bilgiler

veriyorlar. Örneğin, eski zamanlarda tramvay, kulenin etrafından dolaşırdı. Çevresinde

faytonlar ve at arabaları olurdu. İstersen dükkâna gidince burasının eski fotoğraflarını sana

gösterebilirim.”




Buse heyecanla el çırptı. “Evet! Çok görmek isterim,” dedi gözlerindeki meraklı

bakışlarla.

Sabri Bey mutlulukla torununa bakarak konuşmasını sürdürdü. “Küçükken babanla

gelirdik buraya, bugün seni getirdim. Umarım bu değerli yapı uzun yıllar boyunca korunacak

ve sen de kendi çocuklarınla geleceksin.”

Onlar sohbet ederken meydana bir sürü kuş geldi. Buse’nin şaşkın bakışları Sabri

Bey’in gözünden kaçmadı.

“Ne denli çok kuş var dede. Keşke yanımızda yem getirseydik,” dedi Buse.

Yaşlı adam “Bak, tam karşıda yem satan teyzeler var. Onlardan alabiliriz,” derken

torununun yüzündeki sevinci gördü. “İstersen sonra da babaannenle gittiğimiz tatlıcıya

gideriz.”

“Harikasın dede! Dondurmalı tatlı yiyebilir miyim?”

“Hahaha! Bakıyorum da dondurma fırsatını hiç kaçırmıyorsun. Daha yeni iyileştin

yavrucuğum. Bugün sade bir tatlı ye bence. Haftaya yeniden geliriz. Hatta babaannen de

bizimle gelir. O zaman rahat rahat dondurma yersin. Olur mu?”

Buse, tamam anlamında başını salladı. Sabri Bey kendisini kırmamak için hep bir

çözüm yolu bulurdu. Bir kez daha dedesini ne denli çok sevdiğini geçirdi içinden.

“Şimdi kuşlara yem verme zamanı,” diyerek kalktı, onlara doğru kollarını açarak

koşmaya başladı.

Buse, güvercinlerin arasında oradan oraya koştururken dedesi yemleri alıp torunun

yanına geldi.

“Bolca yem aldım sana. Buğdayları serptiğinde hepsi etrafında toplanacak. O sırada

ben de senin fotoğraflarını çekeyim. Eve gidince babaannene gösteririz. Ne dersin?”

“Çok güzel olur dedeciğim. Saat kulesinin önünde de birlikte çekilelim olur mu?”

“Elbette olur canım kızım. Sen yeter ki iste.”

O gün, her ikisi için de çok güzel anılarla bitti. Buse, akşam yemeğinden sonra

odasında saat kulesinin resmini yaparken dedesiyle geçirdiği bu anlamlı günü tekrar düşündü. Gözü, komodinin üzerindeki kırmızı saatine takıldı. “Acaba bizim süslü saat ne yapıyor şu

anda?” diye aklından geçirdi ve resmini daha büyük bir hevesle yapmaya devam etti.


Kaynakça:


*Bu etkinlik Burcu Şengün Erturgut tarafından hazırlanmıştır. 


KONU: Saat Kulesi’ ni görmeye giden bir dede torunun birlikte geçirdikleri bir gün  

anlatılıyor.

TEMA: İzmir Saat Kulesi

ANAHTAR KELİMELER: İzmir, saat kulesi, tarihi yapı


KIPIR KIPIR DÜŞÜNCELER:

  • Çocuklar, yaşadığınız kentle ilgili aklınıza gelen ilk üç şeyi söyler misiniz?

  • Yaşamayı hayal ettiğiniz kent nasıl bir yer? 

  • Çocuklar, aile büyüklerinizle birlikte vakit geçirir misiniz? Beraber en çok neler

yapmaktan keyif alırsınız? 


KIPIRDATAN ETKİNLİKLER:

  • Çocuklar farklı kentlerdeki saat kuleleri hakkında bir araştırma yapmaya ne dersiniz?

Gruplar halinde yapacağınız bu çalışmanın sonunda bir poster hazırlayıp

arkadaşlarınıza sunum yapabilirsiniz.

  • Sevgili çocuklar çılgın bir kule tasarlamaya ne dersiniz? Kolaj tekniğiyle yapacağınız

bu çalışmada ihtiyacınız olanlar: eski gazete veya dergi sayfaları, kullanmadığınız

kağıtlar, renkli kartonlar ve yapıştırıcı. Yaratıcılığınızın sınırlarını zorladığınızda

bakalım ortaya neler çıkacak? Kulenizin tasarımı bittikten sonra onunla ilgili bir yazı

da yazabilirsiniz. Hangi kentte bulunuyor, özellikleri neler, bir hikâyesi var mı? 

  • Çocuklar sizler için harika bir film öneriyoruz.  ‘Hugo’ isimli bu filmde, saatleri tamir

etmeyi bilen ve tren istasyonunda yaşayan bir çocuğun macera dolu hikayesi

anlatılıyor. Şimdiden size iyi seyirler diliyoruz.


1 Comment


Guest
May 14

Sabri Bey'in ve Buse'nin coşkuları, İzmir Saat Kulesi ne güzel anlatılmış... Teşekkürler...

Like
İletişim
  • Instagram
  • Facebook

Gönderdiğiniz için teşekkür ederiz!

YAYIMCI: YAKIN KİTABEVİ İMTİYAZ SAHİBİ: LEVENT SALICI © 2021 KIPIRTI ÇOCUK DERGİSİ HER HAKKI SAKLIDIR. KAYNAK BELİRTİLMEK KOŞULUYLA YAZILARDAN ALINTI YAPILABİLİR. DERGİDE YAYIMLANAN TÜM ESERLERİN SORUMLULUĞU YAZARLARINA AİTTİR.

​SSS.-SİTE İÇİNDE ARADIĞIM METNİ NASIL BULABİLİRİM?

CONTROL+F TUŞLARINI AYNI ANDA TIKLAYIN. EKRANA GELEN BOŞ KUTUCUĞA ANAHTAR KELİMELERİ YAZIN. ÖRN. YAZAR İSMİ, BÖLÜM ADI, BAŞLIK VB. SONRA ENTER TUŞUNA BASIN. İLGİLİ KELİMELERİN OLDUĞU METİNLER RENKLENDİRİLMİŞ OLARAK EKRANINIZA GELECEKTİR.

bottom of page