top of page
Ara
Yazarın fotoğrafıAyşe Gündüz

KÜSTÜM ÇİÇEĞİ

Güncelleme tarihi: 9 Kas



Kedi kaçtı, serçe uçtu.  

Yağmur yağdı, güneş doğdu.  

Yedi renkli gökkuşağı,  

Gökyüzüne kemer oldu.  

Kelebek kondu omzuma,  

Öpücük koydu yanağıma.  

El salladı kalanlara.  

Sonra gitti uzaklara,  


Başkalarına göre dünyanın öbür ucu kadar uzak, bize göre burnumuzun ucu kadar yakın çok güzel bir diyar varmış. Bu diyarın adı Smyrna imiş ve burası bildiğimiz birçok yerden farklı bir yermiş. Sanki gökyüzü daha mavi, yeşil daha yeşil, mor daha mormuş. Bütün renkler bir arada mutlu bir şekilde yaşarmış.

Sarının canı sıkılınca kırmızıya gidermiş. Sarmaş dolaş olup turuncuyu alırlarmış aralarına.

Mavi ile kırmızı bir araya geldiklerinde  mor balonlar uçuşurmuş gökyüzünde.  Her renk birbirini sevgi ile sarmalarmış.

İnsanlar da aynı renkler gibiymiş. Birbirlerini çok sever ve saygı duyarlarmış. Smyrna’nın şifresi gülümsemekmiş. Herkes birbirine güler yüz gösterirmiş.   

Smyrna’nın bir semtinde, küçücük bir evin kocaman bir balkonu varmış. Bu balkonda renk renk çiçekler bir arada yaşarmış. Evin hanımı N. Hanım her biri ile ayrı ayrı ilgilenir, onları çok severmiş. Fakat içlerinden bir tanesinin alıngan bir çocuk gibi olduğunu düşünürmüş. Yanına gelmekte on saniye gecikecek olsa hemen yüzü asılır, küsermiş. Bu çiçek “küstüm çiçeği” imiş.  

Küstüm çiçeklerinin en büyük özelliği, çok hassas, narin ve bakımı özen isteyen bir yapıya sahip olmalarıymış. Başka küstüm çiçekleri kendilerine dokunulduğu zaman, zarar göreceklerinden korkarmış. Bu nedenle küser ve yapraklarını içe doğru kapatırlarmış. Bizim küstüm çiçeğimiz ise aksini düşünürmüş. Mis gibi kokan, eflatun renkli çiçeklerini koklamadıkları ve kendisine güzel sözler söylemedikleri zaman küsermiş. Kim onunla sohbet etse daha da canlanır, yaprakları ve çiçekleri ışıl ışıl parlarmış.

N. Hanım “Sen de benim gibi insanlarla hoş sohbetler edince ve güzel haberler duyunca mutluluktan parıldıyorsun, sanki gülücükler saçıyorsun etrafına” dermiş.

Laf aramızda, onu diğer çiçeklerden biraz daha fazla severmiş. Çünkü onun gözünde küstüm çiçeği, geçmişte sınıfında bulunan sevimli, haylaz, neşeli, sevgi dolu ve iyi yürekli çocuklarını, öğrencilerini hatırlatırmış.

Evet! N. Hanım aslında emekli bir öğretmenmiş. Öğretmenlik hayatı boyunca birçok çocuk büyütmüş. Öğrencileriyle olan ilişkilerinde onların narin birer çiçek olduklarını düşünerek hareket etmiş.  

Her çiçeğin farklı özellikleri, kokuları, renk ve şekli olduğunu bildiğinden her birine ayrı ayrı özen göstermiş.  Aynı balkonunda bulunan çiçekler gibi öğrencilerini de sevgisiyle büyütmüş.

N. Hanım, ülkenin her yerinden ziyaretine gelen öğrencilerini bu balkonda ağırlarmış. Eski öğrencileri oradaki çiçekleri görünce, bizi de böyle emek emek büyüttünüz, derlermiş. İşte o zaman N. Hanım hüzünlenirmiş. Küstüm çiçeği öğrencilerinden böyle güzel sözler duyunca onun çiçeği olmaktan gurur duyarmış.   

Balkondaki diğer bitkiler N. Hanım’ın ona olan düşkünlüğünü biraz kıskansalar da küstüm çiçeğini çok severlermiş. Çünkü o, balkonun neşesi ve mutluluk kaynağıymış. N. Hanım bile, canı biraz sıkılsa hemen sandalyesine oturur, onu kucağına alarak anılardan, özlediklerinden, acı tatlı geçen günlerden söz edermiş. İçindeki sevinci de hüznü de onunla paylaşırmış.   

Böyle zamanlarda küstüm çiçeği çok mutlu olurmuş. Zaten onun mutlu olmak için bir sürü nedeni varmış. Mutluluk sözcüğü bile onu mutlu etmeye yetermiş. Kuşların kanat çırpması, köpeklerin havlaması, rüzgârın sesi, güneşin rengi, sokakta buram buram yayılan lokma kokusu ve çocukların kahkahaları onda büyük bir mutluluğa neden olurmuş.

Bazen balkonda güneşlenirken, sokakta yürüyen kadınların topuklu ayakkabılarının çıkardıkları ses bile onu neşelendirirmiş. Tık tık! Tık tık! Ayakkabılardan çıkan seslerle bir sağa bir sola sallanarak saksısında dans edermiş. Bu sırada kendinden geçtiği için saksıdaki toprak etrafa saçılırmış.  

         N. Hanım “Her defasında senin toprağını hangi kuş ya da kedi dağıtıyor bilmiyorum ama onu elime bir geçirirsem yapacağımı biliyorum,” diyerek kaşlarını çatarmış. Bizim neşeli çiçeğimiz böyle zamanlarda söylenenleri hiç üstüne alınmazmış. Diğer bütün çiçeklerin ona “Seni gidi seni!” der gibi yapraklarını sallamalarına bile aldırış etmezmiş. 

Balkon ziyaretlerine, sürekli sohbeti güzel insanlar gelirmiş. Küstüm çiçeği onları can kulağı ile dinler, “Ah keşke, dilim olsa da konuşabilsem! Ben de onlar gibi gülsem, şarkılar söylesem, anılarımı ve hayallerimi anlatsam…” dermiş. Zaman zaman kendinin bir çiçek olduğunu unutup, N. Hanım gibi öğretmen olduğu günleri düşünür, yaşanan tüm anları kendi yaşamışçasına zihninde canlandırırmış.  

“Oğlum! Serhan. Yok Orhan. Hayır Ayhan.  Amaaaaan işte! Sadece Han. Senin hikâyeni yazmak istiyorum. Sen kraliçe Ece, portakal kokulu ev fikri çok hoşuma gitti. Merve, a güzelim benim! Hadi bakalım oku yazdıklarını bize.  Feray, ne güzel anlatmışsın İzmir’i. Bravo! Duygu, canım benim. Kısa, öz ve etkileyici bir hikâye olmuş. Aferin sana. Ebru, hüzünlendim senin hikâyende. Çok güzel dile getirmişsin duygularını. Eveeet! Gelelim sana Ayşe. Sürprizlerle dolu ve komik bir hikâye olmuş ama tekrarlardan kurtul Ayşeeeee!”

Tatlı sert çıkıştığını düşünürmüş bazen öğrencilerine. Ama hep onları sevdiği için.   

Günler günleri kovalamış. Küstüm çiçeği bir mutlu, bir küs hayatına devam etmiş.

N. Hanım, bu aralar ziyaretçileri azaldığı için biraz üzgünmüş ama geleceklerine dair umudunu hiç yitirmemiş. “Elbette beni ziyaret edecekler ve onları balkonumda ağırlayacağım” diye umutla beklemiş.

“Yoksa ben de senin gibi küsüp kapansam mı güzel çiçeğim? Baksana  yaramazların  hiç birinden haber yok,” diyerek dalıp gidermiş uzaklara.  

Artık kış mevsimi geldiği için birçok çiçeğini salona alan N. Hanım, bir gün yine küstüm çiçeği ile dertleşirken, kendini geçmişte bulmuş. İki çiçeğinin, daha doğrusu iki çocuğunun tartıştıklarını görmüş. O diyormuş ben sana küstüm, diğeri hayır ben sana küstüm. N. Hanım ne yaptıysa da barıştıramamış onları. Sonra bütün çocukları sınıfta toplayıp güzel bir hikâye anlatmış. Fakat onca çabaya rağmen, tartışan çocuklar “Ben sana küstüm. Hayır, ben sana küstüm,” diye inat etmişler. 

Hikâyenin sonuna doğru gümbür gümbür kapı sesi gelmiş. Bir anda küstüm, küstüm diyerek bütün okulun öğrencileri sınıfa girmişler.    

“Anneeeee, Anneeeee!” nidalarıyla gözlerini açmış N. Hanım. Oğlu ve torunları başına üşüşmüş meraklı gözlerle ona ve kucağındaki küstüm çiçeğine bakıyorlarmış.  

“Anne kapı sesini duymuyor musun? Hem sen kime küstün? Kaç dakikadır küstüm de küstüm diye söyleniyorsun uykunda,” demiş oğlu.  

Gözlerini açan N. Hanım, bakmış çevresine şaşkın şaşkın. Yine rüyasında eskilere gittiğini anlamış. Her uykuya daldığında öğretmenlik zamanlarını ve öğrencilerini görmek, anılarını yeniden yaşamak onu mutlu çok edermiş.   

Oğlu, “Anne istersen balkona çık. Birileri seni soruyor, ” demiş.  

Önce küstüm çiçeğini kucağından indirmiş N Hanım, gözleri mahmur, aklı hâlâ gördüğü rüyada, kısa kısa adımlarla balkona çıkmış. Karşısında şimdiye dek okuttuğu, okumayı ve yazmayı sevdirdiği birçok öğrencisi, ellerinde rengârenk dosyalarını sallayarak, hep bir ağızdan,     

“Çiçeklerin geldi öğretmenim!” demişler. Onları karşısında gören Nevzat Öğretmenin mutluluktan gözleri dolmuş.

“İyi ki benim çiçeklerimsiniz. Canım çocuklarımsınız. Ben size hiçbir zaman küsmem ki...” demiş. 

Dosyalarını vermişler ve her zamanki mutlulukla balkon fotoğraflarını çektirmişler. 

Onlar ermiş muratlarına, Biz devam edelim atölye çalışmalarına.

Masal, öykü, şiir,

Çocuklar için yazılır çizilir,

Kitap hayatın gizemidir,

Geçmişin izi geleceğin habercisidir.

Okumak hayatı güzelleştirir.

Hayaller art arda dizilir.

Büyük küçük herkes sevinir.



*Bu etkinlik Tuğçe Sarsılmaz Köksel tarafından hazırlanmıştır.


KONU: Emek vermek

TEMA: Emek verilerek yapılan her eylemin sonucu herkesi mutlu eder. 


ANAHTAR KELİMELER: Emek, sevgi, kitap, öğretmen, öğrenci, çiçek, değer, bağlılık, hayal, geçmiş.


KIPIR KIPIR DÜŞÜNCELER: 

1. Emek ne demek?

2. En çok emek verdiğiniz şey nedir?

3. Emek verdiğiniz bir şeyden ne beklersiniz? Beklentiniz karşılanmazsa ne yaparsınız?

4. Bir bahçıvan ve bir öğretmen arasında nasıl benzerlikler vardır?


KIPIRDATAN ETKİNLİKLER:

1. Çözüm bulma kartları: 

Süreci yönetecek kişi oyun öncesinde sorun içeren kartlar hazırlar ve o soruna konuşarak ya da canlandırma yaparak bir çözüm bulmaları gerektiğini belirtir. Sınıf ya da ev ortamında oynatılabilir. Oyunu yöneten kişi canlandırma ya da konuşmalara katılarak sorunu devam ettirme ya da çözüme yaklaştırma gibi yönlendirmeler yapabilir.


Sorun içeren kart örnekleri: 

● Bir bahçıvan bahçesinde çiçekleri ile ilgilenmektedir. Evin sahibi emekli öğretmen yanına gelir. Daha büyük bahçesi olan bir eve taşınmaları gerektiğini söyler.

● Akşam eve arkadaşlarını davet eden bir çocuk. Büyüklerinin yardımı ile kek yapar ve bir süre sonra fırından yanık kokusu gelir.

● Ara tatil zamanı gelmiştir. Sınıf içinde büyütülen balıklara ne olacak?

2- Ressamın çizimini inceleyerek yeni bir şiir, öykü, fabl ya da masal yazabilir misiniz?

49 görüntüleme3 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

SESSİZ ÇOCUKLAR

DOĞANIN KIZI

3 Comments


FERAY ÜNAL
FERAY ÜNAL
Nov 09

Sevgili Ayşe, çok güzel bir öykü. Bu güzel öyküde ismimim geçiyor olmasından mutluluk duydum. Kalemine, yüreğine sağlık. ❤️💐

Like

Sevin Sezgin
Sevin Sezgin
Nov 04

Çok güzel, anlamlı bir masal. Yüreğinize sağlık.

Like

catalcaligonul
Nov 04

Teşekkürler Ayşe, ne güzel bir öykü... Tıpkı Nevzat öğretmenimiz gibi...🧿💜🧿💜🧿

Edited
Like
bottom of page