Bir gün önceden verilmiş sözlerin tutulma günüydü o sabah. Hava eğer çok yağışlı
değilse ya da fırtına yoksa baba- kızın dışarı çıkma günü olacaktı. Babası portakal suyunu,
tostunu mutfak masasına koymuş, kızına seslenmişti. Güz o kadar heyecanlıydı ki hafta içi
olsa, odasında hazırlanmasını neredeyse bir mevsim geçecek kadar sürdürür sonra da bir
kaplumbağa edasıyla mutfağa gelirdi. Fakat bu sabah mutfakta tavşan gibi bitivermişti.
Babasıyla sohbet ederek neşe içinde yapmıştı kahvaltısını.
Güz, annesinin iş gezisinde oluşunu fırsat bilmiş, evin her yerinde bir haftalık izler
bırakmıştı.
Odasında, harikalar diyarına giden dolabının kapağı, ikide bir çarpmasına karşın hep
açıktı. Annesine söz verdiği üzere her gün değiştirdiği çoraplar yerlere serilmişti. Okuduğu
kitaplar, yaptığı resimler neredeyse adım atmasını engelleyecek kadar masasından taşmıştı.
Odadan salona giden yol da en az orası kadar yoğun bir trafiğe sahipti. Sevgili
babası ancak mutfağı toparlayabildiği için gözü, diğer yerlere pek ilişmiyordu.
Günün programı şöyleydi: Önce vapura binecekler sonra da o, duvarları kitap dolu
raflarla donanmış harika kafeye gideceklerdi. O kafeyi çok seviyordu çünkü en sevdiği
çikolatalı pastayı, en sevdiği kitapları orada buluyordu.
Haaa bir de içeriye evcil hayvan alıyorlardı. Böylece Güz’e harika bir çocuk menüsü
sunuluyordu sanki. Garson gelip “Ne alırdınız?” diye sorduğunda onun içinden hep “Bir
çikolatalı pasta, bir kitap ve en tüylüsünden bir kedi” demek geliyordu.
Babasıyla yağmurluklarını giydiler, şemsiyelerini de yanlarına alıp yola koyuldular.
Hava şimdilik sakin görünüyordu. Babası yanlarına evdeki ekmeği de almıştı. Güz, martılara yiyecek atmayı seviyordu.
Veee işte vapurdaydılar. Yakınlarına uçan tek bir martı bile yoktu. Güz, biraz dışarda
durduktan sonra içeri girmek istedi. Babası, çantasından ekmeği çıkardı ve havaya doğru
atarsa martıların görüp geleceğini söyledi.
Vapur yol aldıkça Güz’ün umudu kalmamaya başladı. Her defasında elinde tuttuğu
ekmek kırıntısını havaya atıyor ama martılar hiç yanaşmıyordu. Nesi vardı bu martıların, aç mı değillerdi? Babası onun giderek kaçan keyfini gördü. “Güz, sence bu martılar nasıl
kuşlar?” diye sordu.
“Bilmem, biraz inatçı olabilirler.”
“Hımmm neden inatçı olduklarını düşündün?”
“Baksana kaç defa ekmek attım inatla gelmiyorlar. Uzaklarda istedikleri yerde
uçuyorlar.”
“Bak sana ne anlatacağım. Yıllar önce ailemle birlikte vapura bindiğimiz böyle bir
günde başımıza ne gelmişti.”
Güz o anda dikkatini babasına verip onu dinlemeye başladı.
“Yağmurlu bir gündü. Ortalık sakin görünüyordu. Ben de martıları çok severdim. O
zamanlar tıpkı senin yaptığın gibi havaya attığımız ekmek kırıntılarını yakalayan martı
görmek çok hoşuma gidiyordu. Yanımızda simit vardı. Ben de onları bir an önce martılara
atmak için acele ediyordum.
Önce havaya bir parça simit attım, simide doğru bir ikisi uçmaya başlayınca o kadar
heyecanlandım ki! Bir tane daha bir tane daha derken azıcık bir parça kalmıştı elimde.
Martıların en yükseğe çıkıp sonra da atılan simitlere doğru yaptıkları o hamleler inanılmazdı.
Fakat birden hava döndü. Mavinin gökyüzüne mi yoksa denize mi ait olduğu bir anda
karıştı. Vapur, dalgalanan denizin üstünde sanki daha da hızlanmıştı. Birazdan yanaşacağımız iskelenin önündeki hayatın hızına yetişmek ister gibiydi. Havanın bir anda böyle bozulmasına çok kızmıştım. Daha önce fırtınalı bir havada vapura binmediğim için de biraz korkmuştum. Ailem içeri girmemiz gerektiğini söylese de ben martıları merak ediyordum. Onlar da korkuyorlar mıydı? Bence korku onlara acayip bir cesaret veriyordu. Babam beni içeri sokmadan son bir manevra yapıp elimdeki son parçayı hızlıca atmıştım, göğe doğru.”
“Eeee sonra, peki sonra ne oldu, yakaladı mı martı?”
“Bilmem” dedi babası gülümseyerek.
“Nasıl yani göremedin mi?”
“Göremedim ama gördüğüm bir şey varsa o da martıların özgür ve cesur
olduklarıydı.”
“Hımmm haklısın. Uçabildikleri için özgürler doğal olarak”
“Uçabildikleri için demeyelim de her koşulda ve sınırlanmadan, istedikleri gibi
yaşayabildikleri için diyelim,” dedi babası.
“Evettt baksana fırtınada bile uçmayı başarmışlar, aferin onlara.”
Güz, şimdi daha keyifli görünüyordu. Babasının anlattıkları belli ki ilgisini çekmişti.
Başını denize doğru çevirdiğinde martıları görüp yeniden heyecanlandı. İskeleye yanaşmak
üzereydiler. Güz, iskeleye dek kendilerine eşlik eden martılara bakarken, onların çığlık
atmalarının ne anlama geldiğini de düşünüyordu.
“Güz lütfen yine gel, yine simit getir bize...” dediklerini hayal etti.
Vapurun üst katından inerlerken elinde kalan son parçayı yukarıya fırlattı. Martının
uçuşuna havaya atılan ekmek kırıntıları eklendi. Babasıyla göz göze geldiler. Onun kendisine bir şey sormasına fırsat bırakmadan,
“Gördüm,” dedi Güz heyecanla, “Ekmek gagasındaydı!”
ETKİNLİKLER
Hazırlayan : Burcu Şengün ERTURGUT
Konu: Öykü Güz ve babasının martılarla ilgili bir sohbetini anlatıyor.
Tema: Özgürlük
Anahtar Kelimeler: İletişim, özgürlük, cesaret, hayvan sevgisi
Kıpır Kıpır Düşünceler
Çocuklar sizce “Güz ve Martı” isimli bu öykünün konusu ne hakkındadır? (Metin
okunmadan önce başlık üzerinden yapılacak etkinlik.)
Ailenden en çok kiminle baş başa vakit geçirmekten hoşlanıyorsunuz ve birlikteyken
neler yapıyorsunuz?
Sizce babası Güz’e kendi anısını anlatarak ne söylemeye çalışmıştır?
Güzlerin evinde bir iş bölümü var mı? Sizin evinizde iş bölümü yapılıyor mu?
Sizce özgürlük ne demektir? Martılar gerçekten özgür müdür?
Martılarla ilgili yaşadığınız bir anınız var mıdır?
Kıpırdatan Etkinlikler
Resim Etkinliği: Çocuklar sizce Güz’ün nasıl bir odası var? Duvarları ne renk?
Masasının üzerinde neler var? Oyuncakları neler? Hayal edip çiziniz.
Araştırma Etkinliği: İçinde martıların geçtiği bir şiir bulalım ve arkadaşlarımızla
paylaşınız.
Karakter Etkinliği: Sizce Güz nasıl biri olabilir? Boşlukları doldurunuz.
Güz…………………………………….. bir kızdır.……………………….. çok sever.
En çok ………………………………vakit geçirmekten hoşlanır.
Okulda en sevdiği dersler…………………………………………….dir.
Arkadaşları Güz’e……………………………………………….der.
Gezi Etkinliği: Siz de bir büyüğünüzle birlikte vapura binip martılara simit atmak ister
misiniz? Belki onların size söyleyeceği şeyler vardır? Bu küçük gezi sonrası
duygularınızı bizimle paylaşmak isterseniz kipirticocuk@gmail.com adresine mail
atabilirsiniz.
Hikâye çok güzel ama çizime ve etkinliklere de hayran kaldım. Umarım okuyan çocuklar da benimle hem fikir olurlar.