Gerçekten eşi benzeri yok. Düşünme, duygu, davranış, duyuları algılama ve hareket gibi fonksiyonları koordine eden, iki yüz milyar civarında hücresi olan bir organdan bahsediyoruz. O; bedenimizi yöneten, yönlendiren, varlığımızı hissettiren bir patron.
Vücudumuzda olup biten her şey ondan sorulur. Peki, böylesine önemli bir organı yakından tanımak istemez misiniz?
Kendinizi beyninizin içinde, gizemli bir yolculukta hayal edin. Ama bu iş öyle kolay olmayacak. Çünkü burası Hindistan’ın trafiğinden bile karmaşık! Yine de korkmayın. Tüm karmaşıklığına rağmen, kendi içinde benzersiz bir düzeni var. Söz, kaybolmak yok.
Bir gezgin yola çıkmadan önce ne yapar? Tabii ki haritayı önüne alıp, gideceği yerleri iyice araştırır. Görülecek tarihi bölgeler, tadılacak lezzetli yiyecekler, eğlenilecek mekanlar, kalınacak oteller nerededir, öğrenir.
Bizim haritamızın topografik çalışmaları henüz tamamlanmamış olsa da biz bildiklerimizle yola çıkalım.
Beynimizi anlamak için, öncelikle yardımcılarından, beraber çalıştığı ofis arkadaşlarından bahsetmeliyiz; yani sinir sisteminden. Sinir sisteminin görevi iletişimi sağlamaktır. Beyinden başlayarak, omurilikle devam eden ve tüm vücuda dağılan bir ağ olduğunu düşünün. Tıpkı bir trafodan çıkıp, şehre yayılan yüzlerce elektrik kablosu gibi hayal edebilirsiniz. Vücudun doku ve organlarında da sinir ağları vardır. Bu ağlar, beyin ve omurilikten gelen sinir ağlarıyla buluşurlar. En küçük hücre ile beyin arasındaki iletişim bu bağlantılar sayesinde sağlanır.
Beyin ile omurilik arasında, beyin sapı bulunur. Bu bölgenin, solunum, kalp atışı, sindirim, ısı dengesi, uyku, uyanıklık gibi hayati görevleri vardır. Beynin alt kısmında beyincik bulunur. Burası, vücudun hareket ve denge koordinasyonundan sorumlu bölgedir.
Geldik beyne! Kafatasının içine kıvrım kıvrım yerleşmiş; yumuşak, ıslak, yaklaşık 1400 g ağırlığında bir organ var karşımızda. Yolculuğa başlamadan önce yöneticimizi biraz tanıyalım. Beyinde yüz milyara yakın nöron (sinir hücresi) bulunur. Nöronlar, gövdelerinden
çıkan dikensi küçük çıkıntılar sayesinde diğer nöronlarla bağlantı kurarlar. Gövdesinden çıkan akson dediğimiz büyük bir uzantı ise sinir sistemine katılarak, beynin diğer doku ve organlarla sinyal alışverişi yapmasına aracılık eder. Nöronlar arası iletişim, elektriksel ve
kimyasal bağlantılarla gerçekleşir. Bu hücrelerin çoğalma özelliği yoktur. Ancak hücreler arasındaki bağlantılar, arttırılabilir veya güçlendirilebilir. Örneğin, yeni bir şeyler öğrendiğimizde ya da öğrendiğimiz bir şeyi tekrar ettiğimizde bu bağlar çoğalır ve kuvvetlenir.
Beyin, birbirinin benzeri iki yarım küreden oluşur ve ikisi arasında, bir köprü görevi gören yoğun sinir ağları bulunur. Beyni en dıştan, gri madde dediğimiz bir kabuk sarar. İnsan beynini, diğer canlı beyinlerinden ayıran kısım burasıdır. Düşünme, bilinç, hafıza, farkındalık, dil yeteneği gibi üst düzey görevlerin hepsi beyin kabuğunda gerçekleşir.
Beyin, görev ve bulunduğu yere göre dört loba ayrılmıştır. Frontal lob, önde bulunur ve düşünme, karar verme, problem çözme, planlama, duyguları kontrol etme gibi fonksiyonlardan sorumlu bölgedir. Temporal lob, kulak üstündeki bölgede bulunur ve işitme,
işitsel öğrenme, konuşma, uzun süreli bellek gibi bilgileri işlemede rol oynar. Parietal lob, temporal lobun üzerinde bulunur ve tat, koku, dokunma gibi duyusal işlevlerle ilişkilidir. Oksipital lob, arkada bulunur ve gözlerimizden gelen bilgileri işleyerek onları bellekteki
bilgilerle eşleştirir. Ayrıca beynin orta ve derin kısımlarında bulunan; talamus, hipotalamus, hipokampüs, amigdala gibi yapılar; duygularımızı, anılarımızı, belleğimizi, yemek ve uyku isteklerimizi kontrol ederler.
Beyin haritamızı kabaca inceledik. Hadi o zaman, kemerlerinizi sıkı bağlayın, yolculuk şimdi başlıyor!
Şimdi kendinizi parlak bir elmas gibi hayal edin. Size hayranlıkla bakan bir çift göz var. Göz, görüntüleri ışık olarak algılar. Siz artık bir ışığa dönüştünüz ve görsel bir veri oldunuz. Gözlerdeki sinir hücrelerinden içeriye girdiniz. Bu hücreler, ölçülemeyecek kadar çok kısa bir
sürede sizi beynin oksipital lobundaki görme merkezine iletti. Buradaki nöronlar, eski deneyimlerini çok kısa sürede gözden geçirdi (bunun için milyonlarca nöron arkadaşıyla bağlantı kurdu) ve görüntünün elmas olduğunu anladı. Bu bilgiyle neler yapabileceğini de
düşündü ve bir davranış sergiledi. Peki, sizin çıktığınız bu yollarda sıkışıklık, kaza vb. durumlar olursa ne olur? Elbette, beyin gelen sinyalleri algılayamadığı için görme olayı gerçekleşmeyebilir.
Şimdi de bir ses oldunuz. Sesi titreşim olarak algılayan kulak, sizi sinirler aracılığıyla beynin temporal lobuna gönderdi. İşitsel veriyi yani sizi değerlendiren nöronlar, beynin birçok bölgesindeki arkadaşlarıyla bağlantı kurar. Eğer bir bilgiyseniz, eski bildikleriyle kıyaslamak için yakın ve uzak belleğini çağırır. Bu olay, bağlantıyı güçlendirir. Taze bir bilgiyseniz nöronlar arası yeni bağlantılar kurulur. Düşünme, karar verme, hayal kurma, yeni algıların açılması gibi fonksiyonlar çalışır. Bu sefer de beynin frontal lobuna gönderilmiş olursunuz.
Eğer siz, duyguları tetikleyen bir veri iseniz, işler biraz daha karışır. Talamus, amigdala gibi beyin yapılarında değerlendirilerek, yine birçok yolla milyonlarca bağlantı kurarsınız. Bu yollardaki herhangi bir sorun; işittiğini algılamama, konuşma bozukluğu, bellek ve duygu
bozukluklarına neden olabilir.
Bir soba olursanız peki? Cayır cayır yanıyorsunuz. Bir el yanlışlıkla size dokundu. Sonra ne mi oldu? Saliseler içinde neler oldu, bir bakalım. Yüksek bir ısı kaynağı olduğunuz için, elin sinir ağlarındaki hücreler, sizi dokunma ve sıcaklık olarak algıladı. Buradan uzun
ama hızlı bir yolculuğa çıktınız. Önce omuriliğe oradan da beyne kadar geldiniz. Duyularla ilgili bölüme gönderildiniz. Beyin bunu daha önce deneyimlediğini hatırladı ve emrini verdi: “Elini oradan hemen çek!”
Biliyorum, yoruldunuz. Işık hızıyla yaptığınız bu yolculukta başınız biraz dönmüş olabilir. Bu kadar yolculuk yeterli geldi mi? Eminim yetmemiştir. Ama beynimizin gerçekten ne kadar eşsiz olduğunu anlamışsınızdır. Bilim insanları, insan beynine yakın yapay zeka
oluşturabilmek için yıllardır uğraşıyorlar. Ancak, beynin çok katmanlı bu karmaşık bağlantıları, henüz tam anlamıyla çözülebilmiş değil. Nöronlarımızın çoğalmadığını söylemiştik. Ölen hücrelerin yerine yenileri de oluşmuyor. Peki beynimizi ileride nöron
kaybına bağlı bazı hastalıklardan (Alzheimer, Parkinson vb.) nasıl koruyabiliriz? Cevabı şu başlıklar altında toplayabiliriz:
● Zihnimizi aktif kullanarak: Müzik aleti çalmak, yeni bir dil öğrenmek, bulmaca çözmek, kitap okumak.
● Sosyalleşerek: Diğer insanlarla sohbet etmek, etkileşimde bulunmak.
● Egzersiz yaparak: Yeterli oksijen alan, kalp sağlığı iyi olan bir bedenin bilinç düzeyi daha canlı ve iyi olacaktır.
● Sağlıklı beslenerek: Meyve, sebze, baklagiller, balık, zeytinyağı açısından zengin beslenmek; şekerli, koruyuculu, paketli ürünlerden uzak durmak.
● Meraklı olarak: Yeniliklere açık olmak, farklı kültürleri deneyimlemek, yürüyüş için değişik yerler keşfetmek.
● Olumlu düşünerek: Olumlu ortamlarda, iyi alışkanlıklar edinerek hayata daha iyimser bakmayı başarabilmek.
💔
Kendini sonuna dek merakla okutan ve öğreten bir metin olmuş. İnsan elli yaşında da öğreniyor:)) Yazana, yayınlayana, emeği geçen herkese teşekkürler...
Bir çocuk gözüyle okudum ve merakla, ilgiyle okudum. Kaleminize sağlık.